Çağın Tanığı Olmak: Bireyden Topluma Uzanan Köprü


  İnsan, çoğu zaman kendini kendi hayat hikayesinin tek yazarı ve kahramanı sanır. Sabah verdiğimiz kararların, hissettiğimiz hüzünlerin veya kurduğumuz hayallerin sadece bize ait olduğunu düşünmek, varlığımızı korumanın bir yoludur. Ancak Thomas Mann, Büyülü Dağ’da bizi bu yanılsamadan uyandırarak; insanın birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşadığını söyler.

  Felsefede "Zamanın Ruhu" olarak bilinen bu durum, içine doğduğumuz çağın değer yargılarının, acılarının ve umutlarının bizim ruhumuza da sızmasıdır. Bugün bir gencin hissettiği gelecek kaygısı veya bir sanatçının arayışı, sadece kişisel bir durum değil; yaşadığı yüzyılın bir yansımasıdır. Bizler farkında olsak da olmasak da, çağdaşlarımızın maruz kaldığı adaletsizlikleri kalbimizde taşır, onların sevinçleriyle umutlanırız. Kendi küçük dünyamızda yaşadığımız her sarsıntı, aslında toplumun büyük dünyasındaki bir fırtınanın sesidir. Bu yüzden insanı sadece kendi biyolojik sınırlarıyla tanımlamak eksik kalacaktır; insan, yaşadığı zamanın ve dokunduğu hayatların toplamıdır.

  Sonuç olarak, başkalarının hayatlarına karşı duyarsız kalmak, aslında kendi varlığımızın bir yarısını reddetmek demektir. Kendi içimize dalıp başkalarını unuttuğumuzda, aslında aynadaki kendi aksimizi de eksik görürüz. Bu yüzden şu sözü kulaklara küpe etmek gerekir: "Bir insanı anlamak istiyorsan, onun sadece kalbine değil, yaşadığı zamanın ritmine de bakmalısın." Benim sana öğüdüm ise şudur; sadece kendi sınırlarına hapsolma. Yaşadığın dönemin sorunlarına ve insanlarına karşı duyarlı ol. Çünkü başkasının hayatına dokunan her iyilik, aslında senin de içinde nefes aldığın o büyük hayatı güzelleştirir. Sen iyileşirsen, çağın da seninle birlikte iyileşir. 
                                                                                                                   Ece Naz Tuna 11-D 1515 

Yorumlar

Popüler Yayınlar (11D)