İREM GİRGİN 11/D NO:985
İnsan genellikle kendini, hayatın onun merkezinde döndüğü düşüncesiyle hareket ederken bulur ve bu durumla özgür, bağımsız ve tek olduğunu hisseder. Farklı bir alanda olduğunu, sanki içinde bulunduğu çağa ait olmadığını da benimseyebilir. Bu durum bir anda davranışlarına ve hayallerine yön vermeye başlar. Bunun sebebi, yaygın olarak görülen yalnızlık duygusundan da kaynaklıdır. Ait olamadığı alanlarda kendini içinde bulunduğu çağa uygun görmez; fakat farkında olmadığı şey, aslında seçim ve hayallerinin yine de çağın ona sunduğu imkânlar dâhilinde olmasıdır.
Çağın kullandığı dil, hareket ve imkânlar yaşanılan hayatlar için hep birer örnek teşkil etmiştir. Örnek verecek olursak, insanın kendini gündelik yazı ile ifade etmesinde çağın gerisine düşemediği görülür. Duygu veremeyen yazı dilleri ve çağın bozduğu dil bu duruma örnektir. Sonuç olarak insan, kendini ne kadar bireysel hissetse de bütünüyle çağdan ve çağın paydaşlarından ayrılamaz; kendi hayatını sürdürürken tamamen yalnız değildir. Bulunduğu çağın iç sesini ve dinamiğini de taşır.
Bu sebeple bireyi tanımlamak ve anlamak için kişisel tanımından ziyade içinde bulunduğu topluma bakmak gerekir. Çünkü insan, hem ailesini hem de içinde bulunduğu çevreyi yansıtır; daha da ilerisi olan bir bakışla toplumun yapısını bir şekilde ortaya koymuş olur.
Yorumlar
Yorum Gönder