İnsan, çoğu zaman sahip olduklarıyla değil, sahip olamadıklarıyla yaşar. Kimi araba ister, kimi ev, kimi para, kimi dost, kimi ise sadece anlamlı ve huzurlu bir hayat. Ancak insan bir isteğini gerçekleştirdiğinde bu arayış sona ermez; bu kez başkalarının sahip olduğu ama kendisinde olmayan şeyleri istemeye başlar. Çünkü insan, yalnızca kendi iç dünyasına göre değil, yaşadığı toplumun ve çağın sunduklarına bakarak arzularını şekillendirir. Her çağ, insana neyin değerli, neyin eksik ve neyin gerekli olduğunu fark ettirmeden gösterir.

Biz başkalarının hayatlarını ve hikâyelerini isterken, farkında olmadan kendi hayatımızı da başkalarının arzulayacağı bir hâle getiririz. Bir başkasının mutluluğu bize eksik, bizim sıradan gördüğümüz hayat ise bir başkasına ideal gelebilir. Tıpkı (karikatürün herkesin bir kez gördüğünü düşünüyorum) “keşke bir arabam olsa” diyenle “keşke bir bisikletim olsa” diyenin aynı karikatürde buluşması gibi, herkes bir başkasının sahip olduğuna özenir. Bu karşılıklı istek ve özlem döngüsü, insanın yalnızca bireysel bir varlık olmadığını gösterir.

Bu yüzden insan, yalnızca kendi kişisel yaşamını değil; yaşadığı çağın ruhunu, toplumun beklentilerini ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar ve ister hatta farkında olmadan bile belki insan o kişinin hayatını,hikayelerini,anlarını yaşamak isterken bir ihtimal o kişide onun anılarını ve hikayelerini yaşamak istiyebilir.

Thomas Mann’ın da ifade ettiği gibi birey, kendi hayatıyla sınırlı değildir; başkalarının hayatları ve çağının koşulları, insanın düşüncelerini, arzularını ve hayata bakışını kaçınılmaz biçimde şekillendirir.


                                                                                              Hazırlayan: Hasan Tuğra Kaya 11/D

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar (11D)