İnsan çoğu zaman hayat yolunda ki yolcuğunu sadece kendisine ait sanar. Ancak Thomas Mann bu konuda öyle düşünmüyor. O bizim bireysellik ve buna bağlı bağımsızlığın aslında bir yanılgı olduğunu şu sözlerle dile getiriyor; “Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar...” Bu cümle gerçekten de farklı bir bakış açısı sunuyor insana. Düşünce gerçekten de herkes bu cümleden bir şeyler çıkarabilir. Şimdi cümle tam anlamak için şunları düşünelim. Kendi çağının içine doğmak ne demek? Sonuçta insan doğduğu aileyi seçemediği gibi içine doğduğu çağı da seçemez. Bu da bireyin yaşadığı dönemde neyi normal neyi anormal gördüğünü çok etkiler. Geçmiş zamanlarda yalnızlık hâli insanın elinde olmayan bir durum iken şuan yalnızlık bir nevi bağımsızlığa atılan ilk adımın bir sonucu olarak görülüyor. Yani insanlar istekli bir şekilde yalnızlığı kucaklıyor. Bu da çağın bireyin üzerinde ki etkilerine güzel bir örnek olarak verilebilir. Şimdi Mann’ın sözünde vurguladığı bir diğer önemli noktaya gelelim. Bilinçli ve bilinçsiz olarak kendi çağını yaşamak. Aslında burada şunu düşünmek cümleye farklı bir anlam daha katıyor; “Acaba bilinçli bir şekilde yaşamayı seçtiğimiz ve benlik duygumuzu oluşturan duygular çağın bize dayattığı seçenekler arasından birkaçı olabilir mi?” Aslında olabilir çünkü şu düşünce zinciri bu cümleyi mantıklı hale getiriyor. Orta çağ da yaşayan birisini düşünelim. Kendisinin zamanla bir münasebeti yok. Mesela aylar önce bir mektup gönderdi kardeşine ve hala bekliyor. Sabırla. Gelelim modern çağa ve düşünelim. Zaman artık saniyeler ile ölçülüyor ve her bir saniye çok önemli. Vakit kaybına yer yok çünkü en hızlı olan kazanıyor. Bir sınavda da olsan bir fabrikada da vakit çok önemli. Aslında bu zamanı önemli yapan şey yine çağın gerekliği. Buna rağmen şeyi çağa dayatmakta doğru olmaz çünkü insan doğası da hızlı hazza ulaşmayı amaçlayan bir biyolojik donanıma sahiptir. Yani insan beyni, hemen gelen ödülü, geç gelen ama daha büyük ödüle tercih etmeye yatkındır biyolojik olarak. Yani çağ baskısı biyoloji sabırsızlığın katalizörü olabilir demek daha doğru olur. O zaman kendimizi bu çağdan soyutlayarak özgür olabilir miyiz? Hayır çünkü insan yaşadığı dönemden bağımsız olarak dengeli bir şekilde düşüncelerini oluşturmaz. O yüzden belki de yaşadığımız dönemden bağımsız hareket etmek yerine o dönemin içinde dönemimizi bilerek onu tanıyarak bilinçli bir şekilde yaşamalıyız. Çağımızın kör mahkûmu olmamalıyız! Ancak yine de şu soru aklımıza geliyor. Bir insan kendini etkileyen koşulları bilmesi o koşulların farkında olması onu her zaman bu koşullardan kurtarabilir mi? Buna en basit örnek olarak sigara verilebilir. Sigaranın zararlarının farkında olan milyonlarca insanın zamanla alışkanlığa dönüştürdüğü bu davranışı bırakmakta zorlanması da iyi bir örnektir. Sonuç olarak insan, çağının tamamen dışında duramaz; ancak onun etkilerini fark ettiği ölçüde, kör bir şekilde sürüklenmekten kurtulabilir.

                                                                                                                             Fırat Tekal 145 11/D

Yorumlar

Popüler Yayınlar (11D)