UÇURUMDAKİ KÖRLÜK
GÖZ YUMANIN CİNAYETi
(Nuran Esma Özdemir 11/D)
“Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?”
Cinayet, bir kimsenin başka bir kimseyi bilerek öldürmesi eylemidir. Çoğu ülkede müebbet hapis ya da idam cezasıyla sonuçlanmaktadır.
Hukuken öldürme veya kasten öldürme olarak nitelenir.
Türk Ceza Kanunu (TCK) “cinayet” kelimesi yerine genellikle Kasten Öldürme suçunu kullanır. Bu suç ,5237 sayılı TCK’nın 81. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Kasten Öldürme Suçunun Temel Şekli (TCK Madde 81):
Tanım: Bir insanı bilerek ve isteyerek (kasten) öldürme eylemidir.
Cezası: Müebbet hapis cezasıdır.
İhmali Davranışla Kasten Öldürme (TCK Madde 83):
Kanuni bir yükümlülüğü (gözetme, koruma, yardım etme gibi) yerine getirmeyerek (ihmal ederek) ölüme neden olma durumudur. Bu durumda da fail kasten öldürmenin cezası ile cezalandırılabilir.
TCK m. 83'e göre bir kişinin ihmali davranışla öldürmeden sorumlu tutulabilmesi için temel şart: Garantörlük Yükümlülüğü.
Kişinin, sonucun gerçekleşmesini önleme hususunda hukuki bir yükümlülüğünün (garantörlük) bulunması ve bu yükümlülüğün ihmalinin, icrai davranışa eşdeğer olması gerekir. Garantör: Güvence veren ve bunun gerçekleşmesini gözeten ve denetleyen kimse, kuruluş veya devlet.
Hukuki Yükümlülüğün (Garantörlük) Kaynağı TCK'ya göre garantörlük yükümlülüğü genellikle şu üç kaynaktan doğar:
Kanundan Kaynaklanan Yükümlülük: (Vasi-vesayet altındaki kişi, ebeveyn-çocuk, resmi görevli-halk vb.)
Sözleşmeden Kaynaklanan Yükümlülük: (Cankurtaran-yüzücü, hemşire-hasta, rehber-müvekkil vb.)
Öncü Tehlikeli Davranıştan Kaynaklanan Yükümlülük: (Failin, mağdurun hayatı için tehlikeli bir durum yaratmış olması.)
TCK Açısından Arkadaşlık/Tanışıklık İlişkisinin Etkisi
Hukukta garantörlük (bir kişinin hayatını koruma yükümlülüğü) yalnızca hukuki kaynaklardan doğar. Basit tanışıklık, arkadaşlık, hatta normal bir komşuluk ilişkisi, kural olarak garantörlük yükümlülüğü yaratmaz.
(Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor):
Ahmet ile Mehmet arasında kanuni bir akrabalık, yasal bir sözleşme (rehberlik, bakıcılık vb.) veya Mehmet'in tehlikeli durumunu Ahmet'in yaratmış olmasına dair bir bilgi yoktur.
Ahmet'in, Mehmet'in hayatını koruma konusunda hukuki bir garantörlük yükümlülüğü bulunmamaktadır.
NEDEN “CİNAYET” DEĞİL AMA ÖLDÜRMEDEN SORUMLU OLABİLİR?
Türk Ceza Kanunu'nda, somut olayda TCK m. 83'ün şartları oluşmasa bile gündeme gelebilecek, daha hafif bir suç olan "Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi" suçu (TCK m. 98) düzenlenmiştir.
TCK m. 98'e göre: "Deniz veya hava araçlarında yahut büyük bir tehlikeye maruz kalan kişiye, durumun gereklerine göre yardım edebilecek durumda olmasına rağmen... yardım etmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
Ahmet, Mehmet'e yardım edebilecek durumda olduğu halde bunu yapmadığı için, TCK m. 98'de düzenlenen "Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi" suçundan sorumlu tutulabilir.
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 98. maddesi, "Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi" suçunu düzenler.
Bu madde, ceza hukukunda genel bir ahlaki yardım yükümlülüğünü hukuki bir yükümlülüğe dönüştürerek, zor durumda olan bir kişiye yardım etmeyen veya durumu bildirmeyen herkesi cezai sorumluluk altına sokar.
TCK MADDE 98: Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi
Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
TCK MADDE 98’E GÖRE SUÇLUDUR
Bu durumda hukuken doğrudan “cinayet” (kasten öldürme) sayılmaz, ama ihmalle insan öldürme (ihmal suretiyle kasten öldürme) olarak değerlendirilebilir.
Ahmet, Mehmet’in kör olduğunu ve bir uçuruma doğru yürüdüğünü biliyor.
Onu uyarabilecekken uyarmıyor çünkü Mehmet’ten hoşlanmıyor.
Mehmet uçurumdan yuvarlanıyor ve ölüyor.
Her ne kadar Ahmet hukuka göre cinayet işlememiş olsa da burada hukuk kadar güçlü bir başka mahkeme var: Vicdan mahkemesi.
Vicdan, insanın ahlaki iyi ve kötüye dair içsel duygu ve düşüncesine işaret eder ve bu, diğer insanlara karşı derin bir duygudaşlığı içerir.
Tanımadığımız bir insana karşı bile vicdanen sorumluluğumuz varken tanıdığımız bir insanın ölümünü izlemek, ölümüne göz yummak kişinin vicdanına karşı olan iç sorumluluğunu yerine getirmemesidir.
Ahmet, Mehmet’ten hoşlanmıyor olabilir ama bir insanın öleceğini bile bile sessiz kalmak,
“Ben kötü bir şey yapmadım “demekle kurtulamayacağı bir şeydir.
Bir kötülüğü doğrudan sen yapmasan da önleyebilecekken durdurmuyorsan, artık senin de payın vardır.
Çünkü bazen susmak da bir seçimdir.
KAYNAKÇA
https://sozluk.adalet.gov.tr
https://tr.wikipedia.org
NURAN ESMA
ÖZDEMİR
11/D Numara: 634
Nuran çok guzel yazmissin😍
YanıtlaSilTeşekkür ederimmm
SilSeçimini yapanlar düşünsünn
YanıtlaSilAynen öyle :)
SilEline sağlık çok güzel olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederimm
SilCok guzel olmuss eline saglikk
YanıtlaSilTeşekkür ederimm
SilEmeğine sağlıkk çok güzel olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederimmm
SilHem hukuk hem ahlak arasında kurduğunuz dengeyi çok etkileyici buldum. Emeğinize sağlık, oldukça etkileyici bir değerlendirme olmuş.
YanıtlaSil