Akıl insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi?
(Sena Almina Usta 11/D)
Akıl, insanlar için bir nimettir. Bilinç, insanları diğer hayvanlardan ayıran yegâne şeydir. Düşünme yetisi insanlara diğer hayvanlarda olmayan planlama, üretme, anlam kurma, sorgulama gibi birçok yetenek kazandırır. Akıl sayesinde insan doğayı, dünyayı ve evreni anlamaya çalışır. Bu çaba bilimin sürekli gelişmesini sağlar. Bilimle birlikte gelişen tıp ve teknoloji, insanların hayatını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Gerek telefonlar, buzdolabı gibi yeni icatlar yapılmış; gerekse aşılar, ilaçlar gibi yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir ve bu gelişim hâlâ devam etmektedir. Geçmişte ufak bir rahatsızlık bile insanların ölümüne sebep olabilirken gelişen tıp ve teknoloji sayesinde ölümcül hastalıklara bile çare bulunabiliyor. Ayrıca akıl sayesinde insan doğayı kontrol altına almıştır, fiziksel olarak gücümüzün yetemeyeceği şeylere zihnimizle çare bulabiliyoruz. Bilinç, insana irade de sunuyor. İnsanlar olarak seçim yapma şansına sahibiz. Bilincimiz ile iyiyi ve kötüyü ayırt edebilir, irademizle ise seçim yapabiliriz. Ve bilinç beraberinde vicdanı getirir. Yaptığımız seçimler belirli sonuçlar doğurur ve bu sonuçlar karşısında hissedeceklerimiz vicdanımıza bağlıdır. İnsan, diğer hayvanlardan farklı olarak varlığının farkındadır. Aslında burada aklıma Descartes'in sözü geliyor, "Düşünüyorum, öyleyse varım."
Akıl, insanlar için bir nimet olduğu kadar yaradır da. Her şey elbet sonlanır. Bir geyik ölür, ancak öldüğü yerde yeni bir ağaç yeşerir. Ölüm hayatın bir gerçeğidir ve aklımız bu gerçeği de algılamamızı sağlar. Çocukluktan itibaren bu düşünceye maruz kalırız, ve çok geçmeden ölümün gerçekliğini farkına varırız. Ölüm, başlı başına insana acı verir ve insanlarda sürekli bir varoluş kaygısı yaratır. İnsan yok olmak istemez, öylece göçüp gitme fikri insana rahatsızlık verir. Aynı şekilde ölümden sonrasının belirsizliği de insanı korkutur. Bu korkular, "Varlığımızın amacı nedir?" "Öldükten sonra ne olacak?" gibi sorular doğurur. İnsan sürekli sorgular, bu cevabı belirsiz sorular insan zihnini meşgul eder. Fazla düşünmenin ve bilmenin getirdiği huzursuzluğu Dostoyevski de işlemiştir. Akıl insanı geçmiş ve gelecek arasında hapseder, şimdiyi yaşamakta zorlanmamıza sebep olur. Bunun yanında irademiz de yanında büyük bir sorumluluk getirir. İnsanlar sadece bir günde bile defalarca seçim yapar ve her seçim doğru olmayabilir, doğru olsa bile çevresel etkenler sebebiyle istenilen sonuca ulaşılamayabilir. Yapılan yanlış seçimler ve istenmeyen sonuçlar da beraberinde endişeler ve pişmanlıklar getirir. Ayrıca aklın ürünü olan bilim ve teknoloji her zaman sorunlarımızı çözmez, bazen sorunlar için araç olarak bile kullanılabilirler. Biyolojik ve fiziksel silahlar bunun en güzel örneği olabilir. Ayrıca cep telefonları, televizyon gibi teknolojik aletler yararlarının yanında belki de daha çok zarar getirmişlerdir. Bu aletler kullanımına göre yarar da sağlayabilir zarar da, ancak çoğu zaman yanlış kullanımı nedeniyle yalnızlık, tembelleşme, dikkat eksikliği, motivasyon eksikliği gibi kötü etkiler doğurur. Ancak en nihayetinde seçim yine insana bağlıdır. Ayrıca insan ne kadar akıllı da olsa bir hayvandır, ve bazen aklı içgüdülerine ayak uyduramaz. Örneğin yanlış kişiye aşık olmak, hata yapmaya karşı duyulan endişe gibi durumlarda ne kadar yaptığımızın saçma olduğunu bilsek de engel olamayabiliriz.
Yani akıl hem nimet hem de yaradır. Her iyi, yanında onu dengeleyecek bir kötü getirir. Böylece denge sağlanır. Aklın verdiği güç de beraberinde sorumluluk getirir. Bir noktada bu akıl, insanı kırılganlaştırır. Bir hayvanı incitmek için ona fiziksel olarak zarar vermek gerekir; ancak bir insanı incitmek için tek bir söz, hatta tek bir bakış yetebilir. Yine de akıl insana gelişme gücünü kazandırır. Aklın yaraları insan olmanın bedelidir, ve aklın gücü insana bir hediyedir.
Sena Almina Usta 11/D 1681
Çok guzel olmus Senaa
YanıtlaSilCok sagoll
SilEllerine sağlık
YanıtlaSilTesekkur ederimm
SilEline sağlık çok güzel olmuş
YanıtlaSil