Akıl insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? (Betül Akdeniz 11/D)

Öncelikle konuya şu şekilde başlamak isterim. Aklı şöyle tanımlamak gerekirse insanları diğer canlılardan ayıran tek özelliktir. Düşünebilme, sorgulama ve seçim yapabilme yetisi, insanın hem medeniyetler kurmasını hem de kendi varoluşuna dair sorular sormasını sağlar. Bu bağlamda akıl, insan için büyük bir nimet olarak görülebilir; çünkü aklımız sayesinde bir çok yeni şeyler keşfedebiliyoruz, birçok şeyi ortaya konulmuş ve bu sayede de birçok yeni ilerlemeler kaydedilmiş. Örnek verecek olursak şuanda hala günümüzde de devam eden tıp sektöründeki gelişmeler bize aklın yararını göstermektedir; çünkü bu sayede hastaların ilerlemiş olan hastalıklarına çareler bulunmuştur. Tüm bu kazanımlar, aklın insana sunduğu en büyük nimetler arasında yer alır.

Ancak akıl bize her zaman yarar olmayabilir. Bizlere bazen de yara olabilir. Şöyle ki fazla fazla düşünmek bazen yüzleşmek istemediğin olaylarla yüzleşmek, hayatını düşünmek, geleceğini düşünmek, sevdiklerinle bir gün ayrılacağını (ölmek) bildiğin halde daha güzel anlar yaşayabilmek için ne yapacağını düşünmek insanları aklımızın zararına götürebilir. Akıl, insanı sadece düşündürmekle kalmıyor; aynı zamanda onun yaşamın geçiciliğini ve dünyanın belirsizliklerini fark ettirerek içsel çatışma, kaygı, huzursuzluk ve yalnızlık gibi duygular da yaratabilir.

Şöyle bir yarar ve yarayı karşılaştıracak olursak; insanın yararına bir şey sunmaya çalışırken işler bir anda tersine dönebilir. Çünkü her şeyin bir tık fazlası bizim lehimize bir durum olmaz. Burada da aklımızın bize kazandırmış olduğu özgürce seçim yapma, kendi yaşamımızı daha iyi hale getirmek için planlamalar kazandırarak insanlığında ilerlemesini ve gelişmesini sağlar. Ancak bu durum fazla farkındalık yarattığı için kötü sonuçlar doğurabilir.

Akıl bir yandan bizim için olan yararını veya zararını kendi de belirleyebilir aslında ama bazen bu durumlara çevresel faktörlerde etkili olabilir. Eğer olan aklımızı lehimize bir durum için kullanırsak, etrafımızda ki kötü olaylara karışmadan kötü çevreler edinip kötü durumlar yaratmadan bize yararı olur. Kendimize bir şeyler yapmak için çabalarız ve çoğu kişi bu şekilde yapmaya çalışsa belki de günümüzdeki gelişmişliklerin daha da üst seviyelerini yapabiliriz. Ama aleyhimize bir durumda kullanırsak aklımızı kötü alışkanlıkları olan kişilerin yanında durup onun aklına uyarsak durumumuz daha da kötü hal alabilir.

Eğer ki bu konuda felsefi düşünürlerinde düşüncelerini de inceleyecek olursak: 

Nietzsche’ye göre, insan aklı hem bir nimet hem de bir yaradır; çünkü bilinç ve düşünme yetisi insanı diğer canlılardan üstün kılarak kültür, sanat ve ahlâk yaratmasına olanak sağlarken, aynı zamanda insanın kendi varoluşunun ve evrenin anlamının farkına varmasını sağlayarak onu huzursuz, kaygılı ve zaman zaman umutsuz bir varlık hâline getirir.

Sonuç olarak, akıl insan için hem büyük bir nimet hem de zaman zaman ağır bir yüktür; çünkü insan, aklı sayesinde dünyayı anlayabilir, yaşamını şekillendirebilir ve yaratıcı bir varlık olarak ilerleme gösterebilir, ancak aynı zamanda ölümün, yaşamın geçiciliğinin ve evrenin belirsizliklerinin farkına vararak kaygı ve içsel çatışmalarla da karşılaşır. Felsefecilerin de vurguladığı gibi, akıl tek başına ne tamamen iyi ne tamamen kötü bir özellik olup, değeri onu kullanan insanın yaklaşımına bağlıdır; akıl doğru ve bilinçli şekilde yönlendirildiğinde insanın yaşamını anlamlı kılar, yanlış veya aşırı kullanıldığında ise huzursuzluk ve endişeye yol açar. Bu nedenle, akıl insan varoluşunun ayrılmaz ve karmaşık bir parçasıdır ve hem güç hem sorumluluk, hem nimet hem de yük olarak insan yaşamında sürekli bir denge arayışı gerektirir.

                                                                                                                       Betül Akdeniz  11/D  610

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar (11D)