İnsan, çoğu zaman hayatını yalnızca kendi seçimleriyle şekillendirdiğini düşünür. Thomas Mann’in “Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar...” cümlesiyle onun böyle düşünmediğini görüyoruz.
Haksız da sayılmaz aslında. Bütün insanlık, yaşadığı çağın özelliklerine ve bilgi düzeyine göre yaşamını sürdürmüştür. O çağda yaşanan toplumsal olaylar, başka insanların fikirleri ve toplumun ortak değerleri, birey farkında olmasa bile onun duygu ve düşüncelerine şekil verir. Kişi kendi hayatını yaşarken aslında yaşadığı dönemdeki çağdaşlarının duygu ve düşüncelerini de benimser. Örneğin savaş, salgın veya ekonomik kriz gibi olayların yaşandığı dönemlerde toplumun genel ruh hâli bireyin yaşamına etki eder; bu durum insanların geleceğe bakışlarını, umutlarını ve düşüncelerini değiştirir.
Bu durumu yalnızca geniş çaplı olaylar üzerinden değil, doğrudan yakın çevremiz üzerinden de düşünebiliriz. Çünkü yakın çevre, insanın yaşadığı çağın küçük bir yansımasıdır. Ailemizden, arkadaşlarımızdan ve çevremizdeki insanlardan ister istemez etkileniriz; onların düşünceleri zamanla bizim düşüncelerimizi de şekillendirir. Aynı durum tarih boyunca da geçerli olmuştur. Örneğin ilk çağlardaki insanları düşündüğümüzde, o dönemin şartları gereği insanların temel amacı hayatta kalmak ve karınlarını doyurmaktı. Zamanla yeni fikirler ve icatlar ortaya çıktı; çağdaş bireylerin düşünceleri toplumu etkiledi ve buna bağlı olarak insanların yaşam biçimleri değişti.
Sonuç olarak insan, hayatını yaşarken yalnızca kendi bireysel dünyasında var olmaz. İçinde bulunduğu çağ, toplum ve çevre, bireyin düşünce ve yaşam tarzını şekillendirir. Bu nedenle Thomas Mann’in de vurguladığı gibi insan, farkında olsun ya da olmasın, kendi çağını ve çağdaşlarını da birlikte yaşar.
Zeynep Tuncer 1011 11/D
Yorumlar
Yorum Gönder